Jiyan Ceyhan
B: Ne zaman, nerede doğdun ve şu anda nerede yaşıyorsun?
J: 16 Ağustos 2003’te Kocaeli’de doğdum, 11 yıldır da Mersin’de yaşıyorum
B: Mersin’de hayat nasıl, kaykay kültürünün uzun zamandır var olduğu bir yer. Mersin ve kaykay hakkında ne düşünüyorsun?
J: Mersin’de hayat güzel, yazın sıcaktan hayatta kalmak zorlasa da bir şekilde üstesinden geliyoruz. Kaykay kültürü eskisi kadar canlı değil ne yazık ki fakat beraber çok güzel kaydığım birkaç arkadaşım var. Kendi çapımızda kültüre katkıda bulunup kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Mersin’deki kaykayın eski haline gelmesini çok istiyorum açıkçası.
B: Umarım eski haline getirebilirsiniz. Bu her jenerasyonun kendi görevi. Durum Mersin için böyle olsa bile senin kaykay aşkına kötü bir etkide bulunmamış. Sürekli başka şehirlere gidiyorsun ve içindeki kaykay meşalesi ile gezmeye devam ediyorsun. Bu anlamda gezmeyi en sevdiğin şehirler ve spotlar nereler?
J: Ben getirebileceğimize inanıyorum açıkçası. Her zaman kaymak için kayan biri oldum. Instagram’da biyografimde de yazdığı gibi kaykay sürerken sadece kaykay sürdüm, kendimi geliştirmeye çalıştım, kafamı dağıtmaya çalıştım. İstanbul’da kaymayı çok seviyorum. Şahane parkları ve spotları var. Parklarına uğrasam da spotlarını pek gezme şansım olmadı. Bir sonraki gidişimde bol bol street de kayacağım. Bir kaç ay önce Macba’ya gitme şansım oldu. Kesinlikle bulunduğum en iyi kaykay spotuydu. Gerek ledgler basamaklar, gerek kaykaycıları, insanları olsun mükemmel bir yer. Gerçekten çok sevecen insanlarla tanıştım, dost oldum. Umarım ülkemizdeki her kaykaycıya böyle bir spotta bulunmak nasip olur.
B: İstanbul bir Barselona değil tabiki ancak büyüklüğü ile sonsuz bir spot dünyası diyebiliriz. Barselona, Macba kaykay dünyasının Kudüs’ü, Mekke’si artık nedemek isterseniz diyebiliriz sanırım. Kaç gün kayma şansın oldu, en etkilendiğin an neydi?
J: Kesinlikle. İstanbul’da bence kaykayın Mekke’si olabilecek potansiyele sahip. 5 gün kaldım. Barcelona’ya kaykayımı götürememiştim bagaj sıkıntılarından dolayı. Çok şanslıyım ki orada doğru insanla tanıştım; bana tahta ve alt takım ayarladı. Hatta alt takımın bende kalmasına izin verdi; çok tatlı birisiydi. 2 gün kayabildim ne yazık ki. Keşke 5 günün 5’ini de kayarak geçirebilseydim. Dolayısıyla çok video çekemedim, üzücü oldu biraz. En etkilendiğim an da bir tane abimiz gözümün önünde wallride front 180 switch tre, 5 basamaktan switch lazerflip atmıştı; ağzım açık izlemiştim.
B: Umarım çok daha fazla şehir ve ülke gezme imkanın olur. Seninde farkettiğin gibi kaykaycı olarak dünyada yolculuk yapmak çok özel bir hissiyat ve maceradır. Özel bir klana ait olmak vb fantastik olguları yaşayabilmek. Peki kaykaya nasıl başladın ve bu dünyaya tam olarak girdiğini, burada kalacağını hangi an anladın?
J: Kaykaya 9 yaşında babamın aldığı kırtasiye kaykayıyla başladım. Düşüp kaşımı yarmam sonucu kısa sürede kaykay serüvenim o anlık son buldu. 12 yaşımdayken bir daha başladım; bu sefer adam akıllı sürebiliyordum ama hareket yapamıyordum. Kaykaya tam anlamıyla 15 yaşındayken başladım. Skateparka gitmeye, hareket çalışmaya başladım. Sürüşe hakim olduğum için basic hareketleri kavramam daha kolay oldu. Kaykay dünyasına ait olduğumu anladığım an Mersin’deki kaykaycı arkadaşlarımla tanışmam ve beraber her gün her gün kaymaya, gelişmeye başladığımızda oldu. Sevdiğin dostlarla kaymak yeni hareketler öğrenmek kadar zevkli bir şey düşünemiyorum.
B: İnsanın aklından ve kalbinden çıkmayan deneyimler, hissiyatlar… Türkiye’de ve dünyada hangi kaykaycıları takip etmeyi seviyorsun, birinin kayışını izlerken seni en çok neler etkiliyor?
J: Türkiye’de stili, hareket havuzu olsun en çok hoşuma giden Yusuf Duran. İzlerken farklı hisler yaşatan bir kaykaycı. Dünya’da ise Louie Lopeze bayılıyorum. Hem teknik hareketlere sahip olan, hem hızlı, hem de büyük spotlarda kayan birisi. Louie’yi tanıma anım da değişik biraz; arkadaşım ”kanka sana çok benziyor” demişti. Ondan sonra izlemeye başladım, o zamandan beri hayranım kendisine.
B: Son dönemde kaykaycı yelpazesi biraz genişledi. Örneğin eskiden yarışmacı kaykaycı topluluğu azdı; şu anda Türkiye’de ve dünyada çok daha fazla. Lakin sokak kaykayı gücünden ve topluluğundan çok bir şey kaybetmedi. Sen kendini nereye yakın hissediyorsun ve kaykaydaki bu değişimi ve genişlemeyi nasıl yorumluyorsun?
J: Dürüst olmak gerekirse kaykayın olimpiyatlara girmesiyle ilerleyen senelerde yarışma kaykaycılarının çok daha artacağını düşünüyorum. Fakat benim gönlüm her zaman sokakta. Zaten kaykaya eski skateparkta box bile olmadığı için sokakta kayarak başladım.
B: Peki kaykay dışında vaktini neler yaparak geçirmeyi seversin?
J: Kaykay dışında basketbol oynuyorum, gitar çalıyorum. Müzikle her türlü uğraşmayı seviyorum. Daha profesyonelin p’si bile olamasam da kendimce beat phonk müzik falan yapıyorum. Daha öğrenme aşamasındayım diyebilirim ama çok sarıyor, saatlerce bilgisayar başında oturduğum oluyor.
B: Harika. Bize tavsiye edeceğin şarklar ve albümler nedir? Hani boğazımıza yapışacağın, bunu dinleyin diye ısrar edeceğin?
J: Mac DeMarco’nun This old dog albümünü o albümden de Moonlight on The River’ı önerebilirim daha kopmalık sevenler için de SuicideBoys Praisethedevil’ı önerebilirim.
B: Önerdiğin kitap, film, dizi?
J: Kitap otomatik portakal, film Hereditary, dizi Rick and Morty.
B: Sıcaktan delirdiğin, soğuktan hareketsiz kaldığın anın?
J: Mersin’de yazın kaydığım her gün sıcaktan delirdiğim için artık sıcak sökmüyor bana. Donduğum an ise annem küçükken akraba düğününe götürmüştü, klima önünde kalmıştım. Annem halay çekerken yerimden kalkmaya utanıyorum diye donmuştum.
B: Hahahah sevimli ve aynı zamanda üzücü. En korktuğun ve en çok olmasını istediğin, sık hayal ettiğin konular?
J: Çok klasik ama bir gün sakatlanıp kaykay sürememek, spor yapamamaktan çok korkuyorum. Çok büyük hayalleri olan birisi değilim. Mutlu olmak, hayatımı sevdiğim şeyi yaparak geçirip huzur içinde ölmek istiyorum.
B: Umalımki hayat hepimize nazik davransın. Bulunmaktan en rahatsız olduğun yer?
J: Çok yüksek sesli ortamlarda bulunamıyorum kesinlikle. Aşırı rahatsız ediyor kulaklarım, çok hassas.
B: Müzik seven birisi olarak kulaklarına olan sevdan anlamlı. En sevmediğin renk?
J: Cırtlak çingene pembesi.
B: Aklına gelen ilk anın nedir? Doğdun ve hemen sonrasında, o sıralar. Ne oldu?
J: Elimde oyuncaklarımı doldurduğum kilotlu çorabı döndürerek gözüm kapalı koridorda koşmam sonucu kafamı banyo kapısına vurarak yarmam sanırım.
B: Hahhaah. En sevdiğin flat hareket?
J: Treflip.
B: Basamak mı, gap mi?
J: Seçim yapmak zorunda değilsem eşit seviyorum demek istiyorum.
B:Değilsin :=). Rail vs box?
J: Az farkla box.
B: Pool vs Miniramp?
J: Miniramp.
B: Türkiye’de ki bütün kaykaycılar bir alana toplansa ve eline bir mikrofon tutuşturup konuş deseler nedersin?
J: Asla kaymayı bırakmayın mutlaka motivasyonunuz geri gelecektir. Her zaman kendinizi geliştirmek için çabalayın, güzel kaykay dostlukları edinin, kimseyi yargılamayın. Unutmayın ki kaykaycının en iyi dostu başka bir kaykaycıdır.
B: Çok doğru. Ortak bir kaynaktan beslenebilmek çok özel bir durum, büyük bir şans. Peki benim aklıma gelmeyen, sorulmasını istediğin bir soru sorar mısın kendine?
J: Tahta ve tekerlek boyutu olabilir.
B: Ozaman dahada genişletelim. Kaykay malzemesine bakışın nasıl. Tahtadan vidaya… Nelere dikkat edersin neler tercih edersin?
J: Aşağı yukarı bütün tahtalar aynı kalitede o yüzden markayı pek önemsemiyorum ama Madness’a bayılıyorum grafiklerinden ötürü. 8.5 kayıyorum, böyle de devam edeceğimi düşünüyorum. Tekerlek olarak Spitfire favorim. 53mm tercih ediyorum. Sert teker seviyorum, daha rahat revert atılıyor
B: Bu şahane muhabbet için teşekkürler. En kısa zamanda farklı maceraların üzerine bir röportaj yapmak için sabırsızlanıyorum. Son olarak ne söylemek istersin?
J: Ben de teşekkür ediyorum. Çok güzel bir sohbetti. Desteği ile bu seviyeye gelmemi sağlayan SBC’ye çok teşekkür ediyorum. Herkese bol kaykaylı günler diliyorum.